Bugün Arjantin'li Papa'nın ilk pazarı... Bir hazırlık bir hazırlık.. Bütün binalar, pencereler, heryer Arjantin ve Vatikan bayraklarıyla donatılmış durumda.
Sabah erkenden gezdiğimiz Katedralde de hummalı bir çalışma vardı. Televizyon kanalları, turist otobüsleri, kameralar, kameralar. Hatta bir kameramanın yanına gittik; nerdensiniz diye sordu. İstanbul deyince, iki ay sonra İstanbul'a geleceğini, Göreme ve Fethiye'yi gezdikten sonra tekrardan geri döneceğini söyledi. Çok istememize rağmen seromoniye kalamadık, zira son derece gereksiz bir biçimde Buenos Aires'in sayfiye kasabası olan Tigre'ye gidildi. Daha şehri tamamlamamıştık ki.... En az dört gün kalınması gereken bir şehri sadece bir gün dolaştık. Bu son. Bir daha turla bir yere gitmeyeceğim.
Tigre, Buenos Aires'in içlerine kadar giren nehrin kenarında onlarca adadan oluşmuş bir sayfiye, şehirli zenginlerin evlerinin olduğu bir yer.
Akşam üzere tekrardan başkente döndüğümüzde, otelin hemen yanındaki sokakta kurulmuş olan San Telmo pazarına attım kendimi. Üç saat dolaşmışım. Ayaklarıma kara sular indi.... Karnaval gibi bir yer. Kaldırıma otur, fotoğraf makineni ezbere sağa sola çevir, deklanşöre bas, mutlaka birbirinden harika pozlar, enstanteneler yakalarsın.
Meksika ve Peru'nun 1.45'lik adamlarından sonra buradakiler gerçekten çok yakışıklılar!!! Bunun da bir bilgi olduğuna inandığımdan paylaşayım dedim:))
San Telmo pazarından yakalayabildiklerim....
Herkes birşeyler satıyor. Birileri sürekli yürüyüş yapıyor.. Bu bir mini orkestra da olabiliyor, tek bir genç kız elinde Kolombiya ile ilgili bir karton parçasına yazılmış bir protesto, yardım vs de olabiliyor. Sürekli bir devinim, değişik bir koku, insan, insan ve köpek, köpek, köpek... elde, kucakta, çantada.....
Yarın sabahın dördünde otelden ayrılıp Calafate'ye uçacağız. Sanki Kuzeyde çok vakit geçirmişiz, buraları tavaf etmişiz gibi güneye iniyoruz. Moreno Buzulunu görmeye.... Penguenleri görmeye az kaldı.....
Sabah erkenden gezdiğimiz Katedralde de hummalı bir çalışma vardı. Televizyon kanalları, turist otobüsleri, kameralar, kameralar. Hatta bir kameramanın yanına gittik; nerdensiniz diye sordu. İstanbul deyince, iki ay sonra İstanbul'a geleceğini, Göreme ve Fethiye'yi gezdikten sonra tekrardan geri döneceğini söyledi. Çok istememize rağmen seromoniye kalamadık, zira son derece gereksiz bir biçimde Buenos Aires'in sayfiye kasabası olan Tigre'ye gidildi. Daha şehri tamamlamamıştık ki.... En az dört gün kalınması gereken bir şehri sadece bir gün dolaştık. Bu son. Bir daha turla bir yere gitmeyeceğim.
Tigre, Buenos Aires'in içlerine kadar giren nehrin kenarında onlarca adadan oluşmuş bir sayfiye, şehirli zenginlerin evlerinin olduğu bir yer.
Akşam üzere tekrardan başkente döndüğümüzde, otelin hemen yanındaki sokakta kurulmuş olan San Telmo pazarına attım kendimi. Üç saat dolaşmışım. Ayaklarıma kara sular indi.... Karnaval gibi bir yer. Kaldırıma otur, fotoğraf makineni ezbere sağa sola çevir, deklanşöre bas, mutlaka birbirinden harika pozlar, enstanteneler yakalarsın.
Meksika ve Peru'nun 1.45'lik adamlarından sonra buradakiler gerçekten çok yakışıklılar!!! Bunun da bir bilgi olduğuna inandığımdan paylaşayım dedim:))
San Telmo pazarından yakalayabildiklerim....
Herkes birşeyler satıyor. Birileri sürekli yürüyüş yapıyor.. Bu bir mini orkestra da olabiliyor, tek bir genç kız elinde Kolombiya ile ilgili bir karton parçasına yazılmış bir protesto, yardım vs de olabiliyor. Sürekli bir devinim, değişik bir koku, insan, insan ve köpek, köpek, köpek... elde, kucakta, çantada.....
Yarın sabahın dördünde otelden ayrılıp Calafate'ye uçacağız. Sanki Kuzeyde çok vakit geçirmişiz, buraları tavaf etmişiz gibi güneye iniyoruz. Moreno Buzulunu görmeye.... Penguenleri görmeye az kaldı.....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder