Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

28 Mart 2013 Perşembe

Arjantin Notları, Ushuaia, 20 Mart 2013

Bugünü anlatmaya geçmeden önce, ufak bir düzeltme yapmam gerekiyor. Buenos Aires'i yazarken, iddialı bir cümle kurmuş, artık grupla değil, tek başıma gezmek istediğimi belirtmiştim. Sebebi de, BA'e yeterince zaman verilmemiş olmasıydı.
Gezi bitti. Ve ben bu seyahatın ilk amacının BA olmadığını anlamış durumdayım. O kurduğum cümleyi geri alıyorum. Ancak, Tigre'nin görülmesi gereken bir yer olmadığını, onun yerine başşehirde dolaşılması gerektiğinin arkasındayım.

Bir de, yazılarımın hiç birinde fiyat yazmıyorum, yazmayacağım da. Ne otel, ne de yemek için. En fazla yaptığım, pahalı/ucuz demek oluyor.

Şimdi devam.....

Dünyanın en güneyinde varsayılan bu yerleşim bölgesi on sekizinci yüzyıl ortalarında oraya sürgün edilen mahkumlar tarafından kurulmuş.

Bu mahkumların ilk işi kendilerine bir dam yapmak olmuş. Biz de günümüze bu hapishaneyi gezmekle başladık.





Mahkumların bir çoğu üniversitelerde öğretim görevlisiymiş. Bire bir mumyaları konulmuş. Bu fotoğraftaki kişi görüldüğü haliyle otuz üç yaşındaymış.



Hücrelerin içi çok güzel bezenmiş. Sonradan tabii ki.

En alt katta zindanlar vardı. Ama ben gezemedim.

Hiç kaçan olmamış.


Ushuaia tepelik bir yerleşim. İnsanların buraya gelip yerleşmeleri için bir sürü olanaklar sağlanmış Bedava arazi verilmiş. Ev kurmalarına yardımcı olunmuş.

Kendine özgü bir mimarisi var. En eski evler, tekerlekler üzerine kurulmuş. Su bastığında evi hemen başka tarafa çekiyorlarmış.

Büyük bir limanı var. Horn Burnu ve Magellan Boğazı'na gidecek turist gemilerinin kalkış ve varış noktası.





Tam karşıda görülen balina kuyruğu biçiminde inşa edilmiş bina, Casino. Yerel mimariye çok aykırı olduğu için epey bir eleştiri almış, ama artık gözler ona da alışmış.

Ve tepelere doğru veya tepelerden aşağıya doğru şehir....




Şehirdeki en eski iki ev. Bunların da dış cepheleri renkli bizim Ondülin dediğimiz malzemelerle kaplanmış





Evita Peron her yerde. Özellikle bu otobüs durağının camındaki figürü çok beğendim.


Güzel bir duvar resmi.


Öğlen yemeğini şehrin tek ana caddesi üzerinde bulunan bir lokantada Koptur'un sahibi Fikret Atalay'ın davetlisi olarak Kings Crap, Dana Bonfile, tatlı ve kahveden oluşan mönüyle tamamladık.





Teşekkürler. Çok lezzetliydi. Ben dün gece yediklerimi daha hazmedemediğimden sadece King Crabs'i çatallayıp, ete fazla dokunamadım.

Yakınlarda bulunan bir otelde kahvelerimizi içip.....



Üç günlük gemi seyahatine çıkmak üzere şehirden ayrıldık.




Limandan ayrılırken geride kalan Ushiaia

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder