Elli üç metrelik Niagara Şelaleleri, Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada sınırı arasında, Niagara nehrinin üzerinde kurulu. Aynı nehir üzerinde iki ülkeyi birbirine bağlayan Rainbow Köprüsü de yer almakta. Kuzey Amerika'nın en büyük şelalesi olan Niagara, on bin yıl önce Kuzey Kutbu'ndan gelen buz kütlelerinin yol açtığı çöküntülerdir.
Nehir çevresindeki hidroelektrik santrali hem Amerika, hem de Kanada için elektrik üretmekte..
Şelale 1932 yılında tamamen donmuş. Alışagelmiş gürültüsünü duyamayan halk heyecanla şelaleye koşup buz tutmuş haliyle karşılaşmış.
En son 10 Ocak 2014 yılında akıntı hızının daha düşük olduğu alanlar, kutup soğukları nedeniyle dondu.
Ben burada üç gün geçirdim, ki bunun bir gününde de Niagara on the Lake' gezdim. Fazlaydı. Bence iki gün yeter.
Şelalenin dışında görülecek hiç bir şey yok.
Gördüklerim.
Bu örümceğin orjinali Ottawa'da Modern Sanatlar Müze'sinin girişinde duruyor. Işıklandırılmış hali de hoş.
Sky Wheel'in gece hali.
Anlaşılmaz bir şekilde korku filmi karakterleri şehrin turistik yerlerini kaplamış haldeler.
Pamuk Prenses ve 7 Cüceler de geceleri hoş görüntü veriyorlar.
Yaz mevsimi geldiğinde işlevsellik kazanan minyatür dükkanlar.
Mutluyum, değil mi??
Rainbow köprüsü ve Amerika Birleşik Devletleri. New York arabayla sadece sekiz saat uzaklıkta.
Casinolar, yüksek binalar ve büyük otel zincirlerinin bulunduğu modern şehre ayak basmadım. Sadece uzaktan fotoğrafladım.
Sanki fotoğraf siyah beyaz çekilmiş gibi. Doğal renk buydu. Burası soğuktu. Ama yine eldivensizim!!
Karın girdiği şekiller...
Niagara şelalesi.... Ürkünç, etkileyici, doğa harikası.....
Bu mevsimde turist olmaz diye düşünür insan. Tam tersi, oldukça kalabalık vardı.
Kurabiye evler... Ve bu kurabiye evi dahi kadraja sığdıramayıp tepesini kesmişim!!! Alt kısımda gereksiz bir kar bolluğu, ama tepe yok.. Soğuktan!! Bir an önce çekeyim ki elimi cebime sokayım. Eldiven kullan Banu....
Bu de kilisenin kurabiyeleşmiş hali :)
SkyWheel'e de bindim. Metrelerce yüksekten şelale bambaşkaydı.
Bana fazla amerikalı gelen görüntüler. Gerek var mıydı??
Hayatında ilk Rainforest Cafe deneyimini yaşayan bir ben... Biramı almışım, hayretler içinde etrafıma bakınıyorum..
Niagara benim açımdan bu kadardı. Daha önce belirttiğim gibi, şehrin modern iç kısımlarına hiç girmedim. Oralarda ne var bilmiyorum. Tahminimce butikler, AVM'ler, Casinolar.... Onlar da beni hiç çekmiyorlar.
Yazmadığım Ottawa, Toronto ve Montreal kaldı. Geçenlerde fotoğraflarıma bakarken, Montreal hakkında hafızamda neredeyse hiç bilgi kalmadığını fark ettim. Google'da yardımcı olmadı bana. Olimpiyat Stadyumunu da bilmeyenimiz yoktur diye düşündüğümden o güzel ve aslında beni çok etkilemiş şehri yazmamaya karar verdim.
Başka bir yazıma kadar iyi kalın, sağlıkta kalın.
Nehir çevresindeki hidroelektrik santrali hem Amerika, hem de Kanada için elektrik üretmekte..
Şelale 1932 yılında tamamen donmuş. Alışagelmiş gürültüsünü duyamayan halk heyecanla şelaleye koşup buz tutmuş haliyle karşılaşmış.
En son 10 Ocak 2014 yılında akıntı hızının daha düşük olduğu alanlar, kutup soğukları nedeniyle dondu.
Ben burada üç gün geçirdim, ki bunun bir gününde de Niagara on the Lake' gezdim. Fazlaydı. Bence iki gün yeter.
Şelalenin dışında görülecek hiç bir şey yok.
Gördüklerim.
Bu örümceğin orjinali Ottawa'da Modern Sanatlar Müze'sinin girişinde duruyor. Işıklandırılmış hali de hoş.
Sky Wheel'in gece hali.
Anlaşılmaz bir şekilde korku filmi karakterleri şehrin turistik yerlerini kaplamış haldeler.
Pamuk Prenses ve 7 Cüceler de geceleri hoş görüntü veriyorlar.
Yaz mevsimi geldiğinde işlevsellik kazanan minyatür dükkanlar.
Mutluyum, değil mi??
Casinolar, yüksek binalar ve büyük otel zincirlerinin bulunduğu modern şehre ayak basmadım. Sadece uzaktan fotoğrafladım.
Sanki fotoğraf siyah beyaz çekilmiş gibi. Doğal renk buydu. Burası soğuktu. Ama yine eldivensizim!!
Karın girdiği şekiller...
Niagara şelalesi.... Ürkünç, etkileyici, doğa harikası.....
Bu mevsimde turist olmaz diye düşünür insan. Tam tersi, oldukça kalabalık vardı.
Kurabiye evler... Ve bu kurabiye evi dahi kadraja sığdıramayıp tepesini kesmişim!!! Alt kısımda gereksiz bir kar bolluğu, ama tepe yok.. Soğuktan!! Bir an önce çekeyim ki elimi cebime sokayım. Eldiven kullan Banu....
Bu de kilisenin kurabiyeleşmiş hali :)
SkyWheel'e de bindim. Metrelerce yüksekten şelale bambaşkaydı.
Bana fazla amerikalı gelen görüntüler. Gerek var mıydı??
Hayatında ilk Rainforest Cafe deneyimini yaşayan bir ben... Biramı almışım, hayretler içinde etrafıma bakınıyorum..
Niagara benim açımdan bu kadardı. Daha önce belirttiğim gibi, şehrin modern iç kısımlarına hiç girmedim. Oralarda ne var bilmiyorum. Tahminimce butikler, AVM'ler, Casinolar.... Onlar da beni hiç çekmiyorlar.
Yazmadığım Ottawa, Toronto ve Montreal kaldı. Geçenlerde fotoğraflarıma bakarken, Montreal hakkında hafızamda neredeyse hiç bilgi kalmadığını fark ettim. Google'da yardımcı olmadı bana. Olimpiyat Stadyumunu da bilmeyenimiz yoktur diye düşündüğümden o güzel ve aslında beni çok etkilemiş şehri yazmamaya karar verdim.
Başka bir yazıma kadar iyi kalın, sağlıkta kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder