Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

9 Ocak 2014 Perşembe

Malta; Üç Şehirler, Marsaxlokk, Yılbaşı Yemeği

Hem yılın son günü, hem de Malta adasındaki son günümüz.
Bugün Üç Şehir’leri gezeceğiz. Yani Valletta’nın karşı kıyılarını. Sayılarını çok abartıyla ifade ettikleri Osmanlı donanmasını yendikleri bölge.

Çok keyifli bir yerleşim gerçekten.


O kırmızı panjurlu ev.



Kalesini gezerken yukarıdaki kabartılar hepimize çok değişik geldi. Anlamı da hoş. Malta'da görülen ve duyulan Malta'da kalırmış.



Elli bin (!!) kişilik Osmanlı donanmasına geçit vermeyen Büyük Liman.


Gezginler.


Şehrin merdivenlerini sevdim



Cennetin kapısı!! Hep kapalıymış ama..






Neredeyse on beş dakika kadar şehirdeki tüm kiliselerin çanları aynı anda çalmaya başladı. Çok hoştu.

Öğle yemeği için ismini telaffuz etmekte zorlandığımdan Marshmallow adını taktığım Marsaxlokk balıkçı köyüne gittik. Özelliği bozulmasın diye turistlerin fazla sokulmadığı bölgelerden birisiymiş. Ama gene de kalabalıktı. Hava pırıl pırıl.

Luzzu denilen renkli balıkçı tekneleriyle de tam olarak orada tanıştık. Eski zamanlarda balıkçılık hep onlarla yapılıyormuş. Ama günümüzde insanlar balıkçılık yerine turizm sektöründe iş tutmayı tercih eder olmuşlar. Bu tekneler de yavaş yavaş tarihin sayfalarından silinecekler gibi gözüküyor.


Kem gözlere şiş, elem terefiş:)






Tezgahlarda el işi olduğu söylenen dantel örtüler, magnet, gemi maketleri satan yerli halkın arasından geçip koy boyunca yürüdük.
Balık yiyeceğiz. Kalamarda karar verilmiş. Birbirinin aynısı görünümde lokantalardan birine konuşlandık. Masa ve iskemleler ıslak; herhalde bir ara yağmur yapmış olmalı. Masa üstlerindeki muşamba örtüleri ve plastik sandalyeleri sildiremedik bir türlü. Oturacağız, yemek yiyeceğiz, ıslak diyoruz, OK Madam diyorlar, şöyle bir silip gidiyorlar. Sonunda denize iki metre mesafede masalarımıza kurulduk. Kalamar ve bira/şaraplar sipariş edildi. Ve yine beklemeye başladık. İçkiler geldi, ilk kadehler bitti, ikincisini düşünürken kalamarlar hala ortada yoktu. Ben bu kadar kötü bir servisi dünyanın hiçbir yerinde görmedim. Garsonu çağırıyorsun, saati gösteriyorsun, relax madame, relax.. it’s holiday… don’t worry, diye yanıtlar alıyorsun. Sonunda önüne konulan kalamarın şekli şemali çok güzel, ama tadında yine hiç iş yoktu. Gerçekten bilmiyorlar.

Belki biraz daha oturabilirdik; ama o aniden delinen gök bizi artık otel yoluna döndürdü.

Odalarımıza çekilip gece için hazırlıklara başladık..... Saat 19.30'da lobide buluşup geceyi geçireceğimiz mekana gideceğiz.

Ta'Marija adanın Mosta şehrinde bulunan ünlü bir yerel lokanta.

Marija da cami gitmiş ama mihrabı kalmış olanlardan.... Herhalde yetmişli yaşlarının sonlarına doğrudur. Büyük bir mekanı doldurmuşlar. Yaş ortalaması 70+. Fakat o kadar güzel eğleniyorlar ki...



Gece yarısı patlatılacak balonlar:)


Bir ara, daha gecenin başında masada böylesi bir bardak enflasyonu oluştu. Kırmızı/beyaz şaraplara ilave olarak herkese birer tane de sıcak şarap ikram edildi.


En azından sıcak şarap kadehleri toplanmadan, şampanyalı sorbe geldi önümüze.

Gerçekten bilmiyorlar. Ev sahibesi Marija, bizlere hoşgeldiniz konuşmasını yaparken, bir taraftan da tabaklarımızın yanlarına konmuş peçetelerimizi tek tek açarak tabak altlarına yerleştirdi. Herhalde suni iplikten örülmüş gibi duran masa örtülerinin kirlenmesini istemedi!!! Allah korusun kırmızı şarap marap dökeriz!!!

Mönü fena değildi. Ana yemek seçeneklerinde balık, tavşan ve dana vardı. Merakımdan tavşanı tercih ettim. Evet yumuşacıktı; ama yine tatsız tuzsuz bir şeydi.

Yeni yıla girmeye az kala iki tane çok kilolu, çok mini elbise ve çok yüksek ökçeli lame ayakkabı giymiş genç kız sahnede playback eşliğinde şarkı söylemeye çalıştı. Kimseyi sahneye çıkartamayınca Marija'nın oğlu sazı eline alıp Rock'n Roll, Twist gibi yaş ortalamasına uygun şarkıları sandıktan çıkarınca insanları yerlerine oturtmak mümkün olmadı.



Cep telefonuyla bu kadar maalesef.

Aslında sokaklarda olup havai fişeği seyrederek yeni yıla girmeyi herşeye tercih eden ben, uzunca bir süre homur homur oturduktan sonra, yukarıdaki fotoğraftaki gezgin arkadaşı pistte yalnız bırakmamak adına ayağa kalkıp bir daha oturamadım; oturmadım. WMCA, that's the way I like it a-ha a-ha gibi antika parçalar eşliğinde eller kollar yukarda salınıp durdum. Saat 00.00'da elime tutuşturulan maytapım ateş almadı!! Ona biraz bozuldum, ama hemen elimden attım... Rehberimizi bile kendi düğününden sonra ilk kez sahnelere çıkarttık.
Ama dedik, bir de bizden bir ezgi çalmalı... Bilgisayarda inceledik ve Mezdeke grubundan Le le le şarkısını uygun bulduk. Aman da bir oynadık, bir oynadık...

Vallahi de çok eğlendim. Otele döndüğümüzde saat neredeyse 2'ye geliyordu.

Hemen yatıldı. Bavul zaten toplanmıştı.

1 Ocak 2014 tarihinde de memlekete dönüş yaptık.

MUTLU YILLAR ÜLKEM... DOSTLARIM, ARKADAŞLARIM.

Bir dahaki gezime kadar iyi kalın, sağlıkta kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder