Unesco Dünya Kültür Mirası listesinde olan Valetta Malta’nın başkenti
Adını, kahraman kurtarıcıları büyük üstat şövalye Saint Jean Parisot de la Valetta’dan
almış.
Özellikle mimari yapısıyla bana Libya/Tripoli’yi anımsattı. İki arabanın yan yana geçemeyeceği dar
sokaklar, binalardaki taş ve ahşap işçilikleri, kiliseler, katedraller,
heykeller.
Valetta'dan Üç Şehir kısmına bakış
Bu çıkıntının özel bir ismi var. Not defterime yazmıştım; ancak kendi yazımı okuyamadım!! Rehberimize ulaşabilirsem, ondan öğrenip buraya ilave edeceğim. (ŞAHNİŞ deniliyor bu pencere tipine)
Bizdeki "Cumba"nın Malta hali... Üç tarafının camla çevrili olması en büyük özelliği.
Bizdeki "Cumba"nın Malta hali... Üç tarafının camla çevrili olması en büyük özelliği.
Günümüzde Parlamento binası olarak kullanılan Şövalyeler Sarayı, veya Üstadı Azam Sarayı, o döneme ait bir çok eseri bünyesinde barındırdığından Valetta'daki önemli binalardan biri.
Malta şövalyeleri veya Malta Tarikatı, günümüzde egemen bir devlet dışı aktör statüsü taşımakta. Birleşmiş Milletler'e gözlemci olarak katılmasına karşılık kendine ait toprakları yok. Kendilerini tarafsız ve insancıl bir yardım kuruluşu olarak tanımlamakta; yüz dört ülkeyle diplomatik ilişki içinde. Bir çok ülke, şövalyelere diplomatik dokunulmazlık ve ayrıcalık tanımakta.
Saray, ahşap tavan süslemeleri, freskleri ve halılarıyla haklı bir üne sahip.
Her şövalyenin geldiği şehri/ülkeyi gösteren armalar, tamamen mermerden yapılarak yere döşenmiş.
Tam yılbaşı öncesi olmasına rağmen şehirde, dolayısıyla adada büyük ışıltılar, neşe veya
coşkuyu göremedim. Sokaklarda ne
müzisyenler vardı, ne de yeni yıl tezgahları kurulmuştu. O kadar ki, akşam saat
21’den sonra sokaklarda kendi kendilerine eğlenen çocuklardan başkasını
göremedik. Zaten az olan mağazalar dahi
kapalıydı.
Tek hoşluk, rengarenk süslenmiş bir yeni yıl treninin – tren
değildi, zira rayda gitmiyordu, ama kendini öyle sanıyordu – içinde bütün
şehirde aheste aheste bir tur yapmak
oldu.
Şehirdeki en eski pastahane. Evet, uğranıldı, kahve içildi, pastalar denendi. Şunu söyleyebilirim: Servisleri inanılmaz yavaş. Anlatılmayacak derecede yavaş. Müze girişini, uçağınızı, aklınıza gelebilecek her şeyi kaçırabilirsiniz....
Kahveleri çok lezzetli. Hele ki Cafe Latte'leri.
Ancak yiyecekler, pastası, balığı, eti çok çok kötü. Lezzet hiç yok. Yemek kültürleri gelişmemiş. Yukarıda İtalya, aşağıda Tunus olmasına rağmen.
Ancak yiyecekler, pastası, balığı, eti çok çok kötü. Lezzet hiç yok. Yemek kültürleri gelişmemiş. Yukarıda İtalya, aşağıda Tunus olmasına rağmen.
Görüntü bu ama... Cazip geldi ve aldınız diyeyim; ilk lokmadan sonra atacak çöp kutusu arıyor insan.
Yukarıdaki şekerlemeler de kaldığımız otel tarafından yüz kilo şeker, bilmem kaç litre süt kullanılarak hazırlanmış. Size de fazla plastik görünümlü gelmediler mi?
Pizzaları fena değil. Benim yerel lezzet diye yediğim makarna makarnadan başka her şeydi...
Kırmızı şarapları çok başarılı.
Ucuz da değil. Bizim sevgili liramızın karşısında iyice uçuk fiyatlar ortaya çıkıyor, ayrı.
Valetta'dan akşam üstü manzaraları.
Burası da İstanbul gibi yokuşları, merdivenleri bol olan bir şehir. Baracca Bahçeleri'nden kuş bakışı görüntüler.
Osmanlı kuşatmasının geçtiği Büyük Liman; Baracca Bahçeleri
Sevimli heykelcikler.
Baracca Bahçelerinin duvarları.
Bu fotoğraf, sadece kırmızı panjurlu ev için paylaşılmaya değer diyorum. Şehrin, bu açıya bakan hangi noktasına giderseniz gidin, ilk gözünüze çarpan rengi oluyor. Baracca Bahçelerinden
Bu fotoğraf, sadece kırmızı panjurlu ev için paylaşılmaya değer diyorum. Şehrin, bu açıya bakan hangi noktasına giderseniz gidin, ilk gözünüze çarpan rengi oluyor. Baracca Bahçelerinden
Aynı bahçeden şehrin karşı yakası.
St.John Katedrali şehrin bir başka gurur kaynağı. Müzesinde ünlü İtalyan ressam Caravaggio'nun iki eseri, Flaman goblenleri, gümüş eşyalar ve kilise giysileri sergileniyor. Fotoğraf çekmek yasak olduğundan herhangi bir görüntü paylaşamıyorum.
Sırada Gozo Adası var.... Yarına....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder