TripAdvisor listesinden oldukça iyi puan almış olan Islandia
Hotel Nupar’dan ayrılıyoruz. Çok farklı bir deneyim olduğunu yazmama gerek yok
herhalde.
Solheimajökull buzulunun yakınlarından geçerek Skogarfor
çavlanına vardık. Romantik, minik,
bildiğimiz çavlanlardan. (Ukalalık tavan yapmış burada... Bildiğimiz çavlanlardan diye yazmışım. Ayıp bana!! 23.11.2013)
SUDURLAND…..
Gezinin ilk gününden itibaren sözü edilen lav
tarlaları, lavların üstünü kaplamış yemyeşil kadifemsi sudurlar, lavların denizi bir çekiç gibi yarması sonucu oluşan kayalar. Yemyeşil, kapkara, bembeyaz köpüklü deniz,
simsiyah kaya oluşumları. Bir film stüdyosundayız.
REYNISFJARA HALSANEFSHELLIR bölgesi.
Ve de..... Beni en çok etkileyen bölüm.....
Bu lavlardan oluşan inanılmaz sütunlar size neyi anımsattı ???
Biraz geriye gidip fotoğraflar ekleyince daha iyi anlaşılacaktır, eminim.
Reykjavik'teki Hallgrims Kilisesi işte bu lav oluşumlardan yola çıkılarak inşa edilmiş. Yukarıdaki fotoğrafların önemi bu yüzden çok fazla. Ben bu eserin mimarının önünde eğilir şapkamı çıkartırım.
Hafiften görüntü sarhoşu olmuş bir şekilde bu bölgeden ayrıldık. Aslında daha çok vakit geçirmek isterdik ama daha yolumuz uzun.
Sonrasında bir başka romantizm…. Seljalandfoss çavlanı.
Çadırcılar
Tur otobüsü.
Ve Skogar Müzesi; adanın en iyi korunmuş evlerini kapsayan bir bütün.
Yazmaya ilk başladığımda, önceden geçtiğimiz ufak şehirlerin
dönüş yolunda gözümüze kocaman geldiğini belirtmiştim. Bu kadar sonsuzluk ve
hiçlik duygusundan sonra haksız değilmişim, değil mi…
Reykjavik’e vardığımızda kıyamet kopuyordu. “Gökkuşağı”
kutlamaları yapılıyormuş meğer. Herkes Gökkuşağı; her yer Gökkuşağı anlayışı
tüm şehre hakimdi. Ağızlarında emzikle
oturan erkekler – çekindim, fotoğraf çekemedim; alkol oranları çok
yüksekti. Farklı boyutlara yükselmiş
kadınlar… Çiftlerin arasına sıkışmış
bebekler… Bu bebekler o çiftlere mi
aitti, yoksa konu mankeni olarak mı oradalardı, bilemedim.
Şehir sabaha kadar uyumadı.
Otel odamda da ben… Odama kadar
yükselen alkol ve ona bağlı bazı sevimsiz kokulardan dolayı aşağıya inip o
güruha da katılamadım. Sabaha karşı saat üç’te havalimanına gitmek üzere
uyandırılma verildiğinden, gruptan bir başka bayanla şöyle bir etrafta tur
attık; İzlandalıların eğlencelerine de böylecene şahit olmuş olduk.
Alanda bekleme süresiyle on dört saate yakın süren bir dönüş
yolculuğundan sonra İstanbul’dayım. Bu kadar güzel bir gezi olacağını hiç
ummuyordum. İzlanda’ya aşık olacağımı hiç tahmin etmemiştim . Sadece gidip
dönecektim. Şimdi bir kere daha gitmek istiyorum.
Evet, böylecene bir gezim daha bitti.
Bir başkasını gezip yazana kadar sağlıcakla, iyi kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder