Dolu dolu, çok kapsamlı bir Brezilya turunu tamamlayıp yurda döndüm.
Ülke çok büyük. Güney Amerika kıtasının neredeyse tamamını kaplamış. Şili ve Ekvador dışında bölgedeki tüm ülkelerle sınır komşuluğu var.
Geniş Amazon havzasının etrafında yemyeşil manzaralardan, kurak platolardan ve sierralardan oluşan bir mozaik olan Brezilya, Latin Amerika'da özgün bir yere sahip olmayı fazlasıyla hakediyor. Gördüğümüz, gezdiğimiz her bölge, ülkemizde olduğu gibi farklı bir yapıya, renge, dile, coğrafyaya sahip. Şaşırdıkça şaşırıyor insan.
1500 yılında Portekizli gemici Pedro Alveras Cabrol, Hindistan'a vardım düşüncesiyle Güney Amerika'ya ayak basıp Portekiz krallığı adına zapt ettiğini ilan eder. Ocak ayında yola çıkmıştır, oralara varışı Mart ayını bulmasına rağmen, ilk kurdukları şehire Rio de Janerio ismini verir. Rio de Marzo'dan daha mı iyi ne....
İspanyollar Portekiz'i yenip ülkeye hakim olduklarında başkenti Salvador yaptı. Portekizlilerin 1640 yılında Brezilya'yı tekrar ele gecirdiklerine başkenti Salvador'dan Rio'ya taşıdı.
Altın madenlerinin bulunmasıyla ülkede büyük bir canlılık yaşanmaya başlar.. Afrika'dan köle ticareti de aynı döneme denk gelir. Ancak madenlerin tükenmesi çok uzun sürmez.
Kauçuk ağacnını keşfedilmesiyle yine, yeniden başka bir zengin sınıf türer.
O devirlerde buldukları her maddeyi, altın, şeker kamışı, kauçuk vbg hiç işlemeden olduğu gibi satmışlar. İşleyip satmanın ne anlama geldiğini anladıklarında, iş işten geçmiş. Kauçuk ağacını İngilizler buradan alıp Hindistan'a götürüp yetiştirmeye başlayınca, alıcılar için hem mailiyet hem mesafe azaldığından Brezilya kauçuğu da bir anda gözden düşmüş. Dünün zenginleri bir anda yeni fakirler olmuş.
Latin Amerika'da en uzun süre krallıkla idare edilen tek ülke olma özelliğini de taşıyor. II Don Pedro zamanında modern Brezilya'nın temelleri atılır. 1888 yılında 800.000 köylüye hürriyet verilir. 1889 yılında ise kansız bir darbe ile krallık yıkılarak cumhuriyet kurulur. 1914'te siyasi birliği temin eden ülke, tüm dünya devletleri tarafından tanınır. Maalesef günümüzde de tam istikrarı sağlayamamış, sık sık anayasa değişiklikleri ve ihtilaller yaşamaktadır.
Şimdi kısa kısa gezdiğimiz yerlere ait bilgilerle Brezilya...
Mesafeler uzun olduğundan 9 iç hat uçuşu yaptık. Brezilyalılar dünyanın yavaş hareket eden insanları. Havaalanlarında tek kontuar çalışıyor. Buna rağmen uçak vaktinden önce dolup kapı kapanıyor ve aynı anda da hareket ediyor!!! Bir kaç yere erken kalktığımız için erken vardık. Bizi karşılayan rehberimiz panik halinde, bana yanlış bilgi verilmiş, erken geldiniz, bile dedi..
Hava sıcaklıkları oldukça yüksekti. 30 derecenin altını yağmur alan bölgeler dışında hiç görmedik.
Para birimi olan Real 1.5 TL'ye eşitti (Eylül 2018)
Rio ve sahilleri. İpenema....
Filmlerde izlediklerimden hiç bir farkı yoktu. Koşanlar, plaj voleybolu oynayalar, şezlonglar, şemsiyeler, can kurtaranlar...
Tabii ki futbol.. Mabet olarak gördükleri Maracana Stadı. Oscar Niemeyer tarafından inşa edilmiş.
Ve karnavalı. Geçit göreninin yapıldığı yine bir Niemeyer imzası taşıyan Sambadrome Stadyumu.
Karnavalda giyilen kıyafetleri belli bir ücret karşılığında giyip fotoğraf çektirebiliyorsunuz.
Brezilya çokca da sokak sanatı demek.
Sugar Leaf tepesi...
Rio ve favelaları... burası tam bir deneyimdi. Ayrı bir bölümde yazacağım.
Bu şehirdeki zarif güzel rehberimiz Anna'ya kocaman bir selam. Kendisi Polonya'da doğmuş, İngiltere'de okurken Brezilyalı kocasıyla tanışıp evlenmiş ve yerleşmiş.
Rio'dan 4 saatlik bir uçuşla ülkenin kuzey batısında bulunan Manaus'a vardık. Amazon bölgesinin giriş kapısı olarak biliniyor. Kauçuk bu bölgede bulunmuş.
Teatro Amazonas. Çatısı Brezilya bayrağının renklerini taşıyor.
Bayraktaki yeşil zemin yağmur ormanlarını, sarı zemin sahip oldukları mineralleri, özellikle altını, yuvarlaktaki lacivert gökyüzündeki yıldızlar eyaletleri temsil ediyor. Yuvarlağı çevreleyen beyaz bantta, ordem e progresso, yani düzen ve ilerleme yazmakta.
Manaus ve limanı.
Manaus'tan önce minibüs, sonra hızlı bot, tekrar minibüs ve hızlı bot kullanarak dünyanın en büyük yağmur ormanlarına doğru yolculuk yaptık.
Amazon bir başka dünya. 2 gecelik konaklamamız süresince ne telefon, ne internet, ne wifi vardı. O kadar mutluyduk ki, anlatamam.
2 gün boyunca yeşilin ve mavinin her tonunu, gün doğumunun olağanüstü renklerini, ormanda yürürken hayatımızda görmediğimiz, bilmediğimiz börtü böceği, Pirarucu balılarını, pembe yunusları ve kaldığımız lodge'da aşık olduğumuz irili ufaklı maymunları tanıdık, gözlemledik, sevdik. Fotoğraflar konuyla ilgili bölümde yer alacak.
Amazon bölgesindeki yerli rehberimiz Ralf.. çok kahrımızı çektin. Bizim gibi şehir insanlarını ormanda yürüttün, pirana balıkları tutturdun, maymunlarla nasıl baş etmemiz gerektiğini gösterdin. Ne kadar alçak gönüllü bir insandın. Sağ ol....
Geldiğimiz güzergahı geri dönüp hepimizin kalbinde özel bir yer edinen Salvador'a uçtuk.
Her yerde hindistan cevizi satılıyor. 2 ucunu kesip içine kamış sallandırıp suyu içiliyor.
Salvador ve güzelleri. 5 real vermeden asla poz vermiyorlar. Hepsi sertifikalı. Rengarenkler.
Salvador ve favelaları. Altı kaval üstü Şişhane.. Zenginlikle fakirlik içiçe girmiş.
Plajları
Hayatımda gördüğüm en büyük bamya.
Zehir zıkkım biberleri. Yemeklerinde sos olarak bolca kullanıyorlar.
Dar sokakları, şık binaları.
Renkleri....
Salvador çok özeldi.
Salvador kentindeki rehberimiz asil Moses.. Bilgili, sessiz, kaliteli. Sana da teşekkür ederim.
Salvador'dan Brasilia şehrine uçtuk. En son başşehir. Modern, çağdaş, 6 şeritli yollar, bugüne kadar gördüğüm en etkileyici 2 kilise, fütürist binalar... Fotoğraf koymuyorum. Vakti geldiğinde görmenizi istedim.
Jose... sen ne şeker Paraguay'dan gelme rehberdin... durup durup aryalar okudun:)) Sesin kubbe altında nasıl da yankılandı.
Bauadinho şehrine geldiğimizde ki Belo Horizante eyaletinde bir yerleşim, bizi buraya niye getirdiler diye sormadan edemedik!!! 3.5 saatlik yoğun bir trafikte yol alıp unutulan bir yerde unutulmuş bir otelde... hayırdır yani... Ertesi gün anlaşıldı. 140 hektarlık bir alanda botanik bahçesi ve Inhotim açık hava çağdaş sanat müzesini dolaştık. Orayı ziyaret eden ilk Türk grubu olmak onur verdi. Çağdaş sanattan asla hoşlanmayan ben bile, niye bu kadar erken bitti dedim.i
İtalyan bir kadın, Arjantinli bir adamla evlenip Brezilya'ya yerleşince ortaya bizim rehberimiz çıkmış. İsmini bir türlü öğrenemedim. Donatella mı, Antonella mı... Çok güzel anlattın, beni oralara girme diye 2 kez ikaz ettin, sağ ol.. dalıp orkideleri mahvedecektim yoksa.. Seni de tanımak güzeldi.
Yine 1 uçuş ve Ouro Preto'da, yani Siyah Altın şehrindeyiz. Tarihi merkezi Unesco Dünya Listesi Mirasında. Görülesi, yaşanılası bir yer. Bugün bu ön bilgileri yazarken bile, ne kadar çok ve değişik yerler görmüşüz diye düşünmeden duramıyorum. En olumsuz şey yağmaya başlayan yağmur oldu. Daha keyifli gezebilirdik.
Burada da rehberimiz italyan kadındı.
Ve İguazu... Suyun gücü. İnsanları o güce olan merakı. Günü birlik Arjantin'e geçip şelaleri ilk oradan izledik. Yağmur devam...
Brezilya tarafından şelaleri izlemek beni daha bir heyecanlandırdı. Doyulmaz manzaralar karşısında yağmura aldırmadan yürüdük. Ama tabii ki hava pusluydu. Gökkuşağını göremedik. Olsun. Hayali bile güzeldi. O parktaki en ilginç bilgi, 25 adet jaguarın serbest olarak dolaştıklarını öğrenmek oldu. Hatta 1 gün önce bir turist otobüsünün önünden 1 tanesinin geçtiği gazetelere bile çıktı. Bize denk gelmedi. İyi mi, kötü mü??
Buradaki rehberimizi niye hatırlamıyorum acaba??
Ve son durak Sao Paolo. Sevimsiz, 20 milyonluk bir şehir. 25.000 adet halk otobüsü varmış. 30.000 evsizi. Ülke ekonomisinin %40'ı buradan çıkıyormuş. O kadar çok araç var ki, plakanın son rakkamına göre araçların hafta içi trafiğe çıkışlarını düzenlemeye çalışmışlar. Benzin gün boyunca, belirli saatler arasında, geceye göre bir tık daha pahalı... sanki araba kullanmayın demişler. Güvenlik eksilerde seyrediyor. Rio için öyle demişlerdi, burası daha da betermiş. Gece asla çıkmayın denildi. Zaten nereye çıkacağız, burnumuzun önünü görecek halimiz kalmamış...
Otelde kısa bir dinlenme, uyuyamadan odada vakit geçirmece ve yine 12 saat sürecek son uçuş için alana gitmece...
Çok güzel bir geziydi. Bu kadar kapsamlı bir programı yapan Dünyaın Renkleri ekibine, 0 hata uygulayan rehberimiz sevgili Nail'e sonsuz teşekkürler.
Detaylar, ayrıntılar sırasıyla gelecek...
İyi kalın, sağlıkta kalın.
Ülke çok büyük. Güney Amerika kıtasının neredeyse tamamını kaplamış. Şili ve Ekvador dışında bölgedeki tüm ülkelerle sınır komşuluğu var.
Geniş Amazon havzasının etrafında yemyeşil manzaralardan, kurak platolardan ve sierralardan oluşan bir mozaik olan Brezilya, Latin Amerika'da özgün bir yere sahip olmayı fazlasıyla hakediyor. Gördüğümüz, gezdiğimiz her bölge, ülkemizde olduğu gibi farklı bir yapıya, renge, dile, coğrafyaya sahip. Şaşırdıkça şaşırıyor insan.
1500 yılında Portekizli gemici Pedro Alveras Cabrol, Hindistan'a vardım düşüncesiyle Güney Amerika'ya ayak basıp Portekiz krallığı adına zapt ettiğini ilan eder. Ocak ayında yola çıkmıştır, oralara varışı Mart ayını bulmasına rağmen, ilk kurdukları şehire Rio de Janerio ismini verir. Rio de Marzo'dan daha mı iyi ne....
İspanyollar Portekiz'i yenip ülkeye hakim olduklarında başkenti Salvador yaptı. Portekizlilerin 1640 yılında Brezilya'yı tekrar ele gecirdiklerine başkenti Salvador'dan Rio'ya taşıdı.
Altın madenlerinin bulunmasıyla ülkede büyük bir canlılık yaşanmaya başlar.. Afrika'dan köle ticareti de aynı döneme denk gelir. Ancak madenlerin tükenmesi çok uzun sürmez.
Kauçuk ağacnını keşfedilmesiyle yine, yeniden başka bir zengin sınıf türer.
O devirlerde buldukları her maddeyi, altın, şeker kamışı, kauçuk vbg hiç işlemeden olduğu gibi satmışlar. İşleyip satmanın ne anlama geldiğini anladıklarında, iş işten geçmiş. Kauçuk ağacını İngilizler buradan alıp Hindistan'a götürüp yetiştirmeye başlayınca, alıcılar için hem mailiyet hem mesafe azaldığından Brezilya kauçuğu da bir anda gözden düşmüş. Dünün zenginleri bir anda yeni fakirler olmuş.
Latin Amerika'da en uzun süre krallıkla idare edilen tek ülke olma özelliğini de taşıyor. II Don Pedro zamanında modern Brezilya'nın temelleri atılır. 1888 yılında 800.000 köylüye hürriyet verilir. 1889 yılında ise kansız bir darbe ile krallık yıkılarak cumhuriyet kurulur. 1914'te siyasi birliği temin eden ülke, tüm dünya devletleri tarafından tanınır. Maalesef günümüzde de tam istikrarı sağlayamamış, sık sık anayasa değişiklikleri ve ihtilaller yaşamaktadır.
Şimdi kısa kısa gezdiğimiz yerlere ait bilgilerle Brezilya...
Mesafeler uzun olduğundan 9 iç hat uçuşu yaptık. Brezilyalılar dünyanın yavaş hareket eden insanları. Havaalanlarında tek kontuar çalışıyor. Buna rağmen uçak vaktinden önce dolup kapı kapanıyor ve aynı anda da hareket ediyor!!! Bir kaç yere erken kalktığımız için erken vardık. Bizi karşılayan rehberimiz panik halinde, bana yanlış bilgi verilmiş, erken geldiniz, bile dedi..
Hava sıcaklıkları oldukça yüksekti. 30 derecenin altını yağmur alan bölgeler dışında hiç görmedik.
Para birimi olan Real 1.5 TL'ye eşitti (Eylül 2018)
Rio ve sahilleri. İpenema....
Filmlerde izlediklerimden hiç bir farkı yoktu. Koşanlar, plaj voleybolu oynayalar, şezlonglar, şemsiyeler, can kurtaranlar...
Tabii ki futbol.. Mabet olarak gördükleri Maracana Stadı. Oscar Niemeyer tarafından inşa edilmiş.
Ve karnavalı. Geçit göreninin yapıldığı yine bir Niemeyer imzası taşıyan Sambadrome Stadyumu.
Karnavalda giyilen kıyafetleri belli bir ücret karşılığında giyip fotoğraf çektirebiliyorsunuz.
Brezilya çokca da sokak sanatı demek.
Sugar Leaf tepesi...
Plajları ve Rio.
Kurtarıcı İsa ve Rio... biz oradayken hava o kadar kapalıydı ki, yüzünü göstermedi maalesef.
Rio ve etleri.. resmen çatlayana kadar, siz yeter artık diyene kadar yukarıda görüldüğü gibi çeşit çeşit et servis ediyorlar.
Sadece et değil. Sebze, balık ve meyve de rahatlıkla bulunuyor. Ama kendileri en çok kırmızı fasulye ve pilav seviyorlar.
Rio ve favelaları... burası tam bir deneyimdi. Ayrı bir bölümde yazacağım.
Rio'dan 4 saatlik bir uçuşla ülkenin kuzey batısında bulunan Manaus'a vardık. Amazon bölgesinin giriş kapısı olarak biliniyor. Kauçuk bu bölgede bulunmuş.
Teatro Amazonas. Çatısı Brezilya bayrağının renklerini taşıyor.
Bayraktaki yeşil zemin yağmur ormanlarını, sarı zemin sahip oldukları mineralleri, özellikle altını, yuvarlaktaki lacivert gökyüzündeki yıldızlar eyaletleri temsil ediyor. Yuvarlağı çevreleyen beyaz bantta, ordem e progresso, yani düzen ve ilerleme yazmakta.
Manaus ve limanı.
Manaus'tan önce minibüs, sonra hızlı bot, tekrar minibüs ve hızlı bot kullanarak dünyanın en büyük yağmur ormanlarına doğru yolculuk yaptık.
Amazon bir başka dünya. 2 gecelik konaklamamız süresince ne telefon, ne internet, ne wifi vardı. O kadar mutluyduk ki, anlatamam.
2 gün boyunca yeşilin ve mavinin her tonunu, gün doğumunun olağanüstü renklerini, ormanda yürürken hayatımızda görmediğimiz, bilmediğimiz börtü böceği, Pirarucu balılarını, pembe yunusları ve kaldığımız lodge'da aşık olduğumuz irili ufaklı maymunları tanıdık, gözlemledik, sevdik. Fotoğraflar konuyla ilgili bölümde yer alacak.
Amazon bölgesindeki yerli rehberimiz Ralf.. çok kahrımızı çektin. Bizim gibi şehir insanlarını ormanda yürüttün, pirana balıkları tutturdun, maymunlarla nasıl baş etmemiz gerektiğini gösterdin. Ne kadar alçak gönüllü bir insandın. Sağ ol....
Geldiğimiz güzergahı geri dönüp hepimizin kalbinde özel bir yer edinen Salvador'a uçtuk.
Her yerde hindistan cevizi satılıyor. 2 ucunu kesip içine kamış sallandırıp suyu içiliyor.
Salvador ve güzelleri. 5 real vermeden asla poz vermiyorlar. Hepsi sertifikalı. Rengarenkler.
Salvador ve favelaları. Altı kaval üstü Şişhane.. Zenginlikle fakirlik içiçe girmiş.
Plajları
Hayatımda gördüğüm en büyük bamya.
Zehir zıkkım biberleri. Yemeklerinde sos olarak bolca kullanıyorlar.
Dar sokakları, şık binaları.
Renkleri....
Salvador çok özeldi.
Salvador kentindeki rehberimiz asil Moses.. Bilgili, sessiz, kaliteli. Sana da teşekkür ederim.
Salvador'dan Brasilia şehrine uçtuk. En son başşehir. Modern, çağdaş, 6 şeritli yollar, bugüne kadar gördüğüm en etkileyici 2 kilise, fütürist binalar... Fotoğraf koymuyorum. Vakti geldiğinde görmenizi istedim.
Jose... sen ne şeker Paraguay'dan gelme rehberdin... durup durup aryalar okudun:)) Sesin kubbe altında nasıl da yankılandı.
Bauadinho şehrine geldiğimizde ki Belo Horizante eyaletinde bir yerleşim, bizi buraya niye getirdiler diye sormadan edemedik!!! 3.5 saatlik yoğun bir trafikte yol alıp unutulan bir yerde unutulmuş bir otelde... hayırdır yani... Ertesi gün anlaşıldı. 140 hektarlık bir alanda botanik bahçesi ve Inhotim açık hava çağdaş sanat müzesini dolaştık. Orayı ziyaret eden ilk Türk grubu olmak onur verdi. Çağdaş sanattan asla hoşlanmayan ben bile, niye bu kadar erken bitti dedim.i
İtalyan bir kadın, Arjantinli bir adamla evlenip Brezilya'ya yerleşince ortaya bizim rehberimiz çıkmış. İsmini bir türlü öğrenemedim. Donatella mı, Antonella mı... Çok güzel anlattın, beni oralara girme diye 2 kez ikaz ettin, sağ ol.. dalıp orkideleri mahvedecektim yoksa.. Seni de tanımak güzeldi.
Yine 1 uçuş ve Ouro Preto'da, yani Siyah Altın şehrindeyiz. Tarihi merkezi Unesco Dünya Listesi Mirasında. Görülesi, yaşanılası bir yer. Bugün bu ön bilgileri yazarken bile, ne kadar çok ve değişik yerler görmüşüz diye düşünmeden duramıyorum. En olumsuz şey yağmaya başlayan yağmur oldu. Daha keyifli gezebilirdik.
Burada da rehberimiz italyan kadındı.
Ve İguazu... Suyun gücü. İnsanları o güce olan merakı. Günü birlik Arjantin'e geçip şelaleri ilk oradan izledik. Yağmur devam...
Brezilya tarafından şelaleri izlemek beni daha bir heyecanlandırdı. Doyulmaz manzaralar karşısında yağmura aldırmadan yürüdük. Ama tabii ki hava pusluydu. Gökkuşağını göremedik. Olsun. Hayali bile güzeldi. O parktaki en ilginç bilgi, 25 adet jaguarın serbest olarak dolaştıklarını öğrenmek oldu. Hatta 1 gün önce bir turist otobüsünün önünden 1 tanesinin geçtiği gazetelere bile çıktı. Bize denk gelmedi. İyi mi, kötü mü??
Buradaki rehberimizi niye hatırlamıyorum acaba??
Ve son durak Sao Paolo. Sevimsiz, 20 milyonluk bir şehir. 25.000 adet halk otobüsü varmış. 30.000 evsizi. Ülke ekonomisinin %40'ı buradan çıkıyormuş. O kadar çok araç var ki, plakanın son rakkamına göre araçların hafta içi trafiğe çıkışlarını düzenlemeye çalışmışlar. Benzin gün boyunca, belirli saatler arasında, geceye göre bir tık daha pahalı... sanki araba kullanmayın demişler. Güvenlik eksilerde seyrediyor. Rio için öyle demişlerdi, burası daha da betermiş. Gece asla çıkmayın denildi. Zaten nereye çıkacağız, burnumuzun önünü görecek halimiz kalmamış...
Otelde kısa bir dinlenme, uyuyamadan odada vakit geçirmece ve yine 12 saat sürecek son uçuş için alana gitmece...
Çok güzel bir geziydi. Bu kadar kapsamlı bir programı yapan Dünyaın Renkleri ekibine, 0 hata uygulayan rehberimiz sevgili Nail'e sonsuz teşekkürler.
Detaylar, ayrıntılar sırasıyla gelecek...
İyi kalın, sağlıkta kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder