Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

2 Ekim 2015 Cuma

Şiraz

Sevgili Rehberimizin ilk tanıştığımız günden beri, uçak kalkış saatlerinde gecikme olabilir, lütfen sabırlı olalım, ikazlarına inat Şiraz uçağımız tam vaktinde kalktı.

Şiraz. Güzel şehir. Bir zamanlar bağları, sanatçıları, şairleri, filozofları, savaşçıları ve kralları, orkide ve gülleri, geniş cadde ve parklarıyla ünlü kent.

Sasaniler dönemine kadar uzanan eski bir tarihi var. 693 yılında başkent olur. 12. yüzyılda ülkenin önemli bir sanat merkezi konumuna gelir. Tarihindeki en fazla büyüme ve gelişme Timur Hanedan'lığı döneminde gerçekleşir. Ancak yaşanan doğal felaketler karşısında yerle bir olsa da, eski dönem ve zenginliğini Zend Hanedanlığı'nın kurucusu Kerim Han döneminde yeniden kazanır.

Kaçar Hanedanı'nın kurucusu Ağa Muhammed Şah 1789 yılında başkenti Tahran'a taşıyınca Şiraz siyasi önemini yitirir. Ancak ticari varlığını uzun yıllar, 1930 yılında İran Transit Yolunun açılmasına kadar sürdürür.

Günümüzde, Zagros Dağları'nın orta kesiminin ticaret ve ulaşım merkezi olan Şiraz'a Basra Körfezi kıyısındaki Buşehr limanı hizmet verir. Çimento, şeker, gübre ve dokuma fabrikalarının yer aldığı kent bir karmacılık merkezi olarak tanınıyor.

Bu şehirdeki ilk gezimiz Şah-ı Çerağ Türbesi. İmam Rıza'nın kardeşi olan Seyid Emir Ahmet burada yatmakta. İlk mezarın yapılmasından bugüne kadar Şiilerin kutsal ziyaret yeri olarak önemini korumuştur.

İşte burada çarşafa bürünmek mecburiyeti vardı. İlk yazımda da belirttiğim gibi, ben onu yapamadığımdan;  Türbe'yi de kendi isteğim doğrultusunda gezmedim.

Nasır-el Mülk Camisi 1888 yılında inşa edilmiş. Gösterişli çinileri herkesi şaşkına çeviriyor. Özellikle eyvanlardaki çini süslemeleri türünün en güzel örnekleri olarak biliniyor.


Mustafa Hoca'nın anlatmaya doyamadığı evyanlar.


Çinilerin bile bizlerden daha renkli olduğunun fotoğrafıdır!!!







Gerçekten de görülmeye değer eserler. Böyle bir renk cümbüşünün içinde huzur bulabiliyor insan.

Narencistan Sarayı 1879 - 1886 yıllarında Kaçar Hanedanlığı döneminde yöneticiler ve misafirler için yapılmış gösterişli bir saray.


Hep olduğu gibi, bu saraya da büyük bir havuzu geçerek varıyoruz. Her yer yemyeşil ve çiçek dolu.





Daha böyle bir ayna işçiliği görmedim ben. İnsanın başı dönüyor.


Mücevher işler gibi işlemişler aynaları.




Ve duvardan ufak bir örnek.

Büyük şair Sadi'nin mezarı Kerim Han Zend tarafından 1808 yılında yenilenmiş. Hafız'ın mezarında olduğu gibi burası da 1952 yılında tekrar elden geçirilmiş. Sade ve modern görünümüne rağmen sütunlar geleneksel İran mimarisinin örneklerini taşımakta.


Yine büyük bir bahçenin sonunda yer almış.



İranlılar geleneklerine son derece bağlılar. Çalışma günü olmasına rağmen mezarı her yaştan insan kaynıyordu. Kısa bir zaman öncesine kadar bu mermerin etrafı kalın camla çevriliymiş. Ancak ziyaretçilerin, biz mezara dokunmak istiyoruz, kaldırın lütfen, demeleri üstüne yetkililer tarafından sökülmüş....


Ve kubbesi.

Usta şairimiz Yahya Kemal'in deyişiyle,

"Hafız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış
Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle.
Gece bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış,
Eski Şiraz'ın hayal ettiren ahengiyle"

İran lirik şiirinin ve edebiyatının büyük ustası olarak anılan Hafız, yaşamı boyunca bir kaç ufak gezi dışında Şiraz'dan hiç ayrılmamış. Ölümünden sonra da adını verdiği bahçeye gömülmüş. Mezarı tüm Farsça anlayan ve/veya onun eserlerini bilen insanlar tarafından adeta kutsal mekan gibi ziyaret edilmekte.

Kendisi İran kültüründe ayrıca "Hafez Falı" nedeniyle de çok önemseniyor.



Büyük şairin türbesi


Ayakkabılarını çıkarmış, resim yapmaya çalışan bir turist.

Vekil Camisi beni çok çok etkiledi.

1773 yılında Zend'li Kerim Han tarafından yapılmış. Caminin mihrap bölümü, tamamen mozaik işlenmiş olup, her biri tek parça taştan kesilmiş 48 sütunla desteklenmiş kubbenin altında. 2 büyük deprem atlatmasına karşın hala ayakta durabilen sağlam bir yapı olarak dikkati çekiyor.




Buralarda ben benlikten çıkmıştım işte. Ezberim çoktan bozulmuş...




Günü Vekil Çarşısını gezerek bitirdik. Gezinin ilk gününden beri aklımızda olan safranlar alındı.


Yünler, yumaklar, kumaşlar, halılar, baharatçılar.. renk ve koku cümbüşü.


Sırada Persepolis ve Nakş-ı Rüstem gezileri var.

İyi kalın, sağlıkta kalın.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder