Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

16 Şubat 2013 Cumartesi

Büyük Şehrin Büyük Tarihinin Küçük Bir Bölümü: Kapalıçarşı, Hanlar, Kapanlar

Yıllar sonra yeniden Kapalıçarşı'daydım. 

Keşke gitmeseymişim diye düşündüm içeri adımımı attığımda. O eski görkem, ihtişam, o ışıltı ne kadar da geride kalmış.



Ama artık "keşke"  sözcüğünü az kullanmaya çalışıyorum.

Şehir beni bıkmadan usanmadan şaşırtmaya devam ediyor. Mısır Çarşısında  önünden onlarca kez geçtiğim halde ilk kez bugün gösterilen "dua balkonu" ve dua yeri...
Yerini bulacağımdan çok şüpheli olduğum o daracık merdivenlerden çıkıp şehrin hiç bilmediğim bir tepesinden, kubbelerin üstünden Hezarfen Çelebi'ye selam çakmak beni bu keşkelere epey bir uzak tutuyor.



Olağanüstü güzellikteki Mahmut Paşa Hamam'ının göbek taşının olduğu yerde her ne kadar bir cafe yerini almışsa da, kubbesinin yerli yerinde olması beni mutlu etmeye yetti.

Bugün beni en fazla heyecanlandıran yenilikse, Kapanlar oldu... Şehirde bilinen üç Kapan var... Unkapanı, Balkapanı, ve Yağkapanı... Yani aslında, kantar anlamında kullanılan Kapanlar. Yani depolandıkları yerler. Unkapanı'nda un, Balkapanı'nda bal, Yağkapanı'nda yağ depolanırmış. Bu yerler şehrin denize yakın ticaret bölgelerinde kurulmuş.

Büyük Usta Sinan'ın hatırası, dehası, zevki önünde bir kere daha eğildim.

Otantic - c harfi, kartvizitten alınmıştır!! - Karaca Kardelen esnaf lokantasında alınan öğlen yemeği...

İnsan, renk, dil cümbüşü. Kokular.

İstanbul.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder