Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

8 Temmuz 2017 Cumartesi

Svaneti Bölgesinde Zugdidi, Mestia

Batum'dan ayrılıp 5 gün sürecek efsanevi Colchis Krallığı'nın bölgesinden geçmek üzere yola çıkıyoruz..

Svaneti diye adlandırılan bu bölge ülkenin tarihi değeri olan yerlerinden biri olup, Svanlar da bölgenin yerli halkıdır. Svaneti, 3.000 - 5000 metre yüksekliğiyle Avrupa'nın en yüksek yerleşim bölgesi. Gürcistan'ın en yüksek dağı olan Şhara (5201 metre) burada.

Batum kimseye cazip gelmedi, nasıl gelsin ki??


Öğle yemeğini alacağımız Mingrelya Bölgesi'nin ana şehri olan sevimsiz Zugdidi'ye varmadan önce yollar, ormanlar, dağlar ve sular.


Fotoğraf çekmek hiç bu kadar keyifli olmamıştı. İstediğimiz yerde foto-mola verildi.


Böyle aniden kendini gösteriveren bir zirve.


İhtiyaç molalarımız için hiç 2 saatten fazla beklemedik. En uygun yerlerde duruldu. İşte onlardan birinde gözüme çarpan arı kovanları. Demir ayaklar üstüne konulmuş olmaları ilginç geldi.


Yollar... Bu bölgede fena değildi. Tek şerit, bol viraj ama kabul edilir cinsten yollar. Butan'daki yollarda ruhunu teslim etmiş bana göre harikalar!!!!


Bu manzaralar eşliğinde gide gide varacağımız yerin Zugdidi şehri olması ciddi bir talihsizlikti.... Ama  başka çaresi yok...

Vaktimiz bol olduğundan hemen Dadiani Sarayı gezildi.

Bu Dadiani ailesi Napolyon Bonaparte ile bir şekilde dünür olmuş. Saraydaki batı tarzı esintiler kendini hemen belli ediyor. Fotoğraf yok. Ben malum, girdim ve çıktım... Hiç bir müzeyi tam olarak gezmediğimi peşinen yazayım. Hatta kimine - çoğuna hiç girmedim bile!! Sıkılıyorum, ne yapayım.

Zugdidi'de öğlen yemeğimizi yedikten sonra Mestia'ya (Yukarı Svaneti Bölgesi) doğru benzer manzaralar eşliğinde yola devam ediyoruz.

Deniz seviyesinden 1800 metre yükseklerdeyiz.

Şu Ushguli olmasaydı, Mestia'nın esamesi bile okunmazdı... Yatsınlar kalksınlar dua etsinler....

Kaldığımız otel kötüydü. Ama orada konaklayabileceğimiz bir yer bulmamıza bile şükretmemiz gerekiyor. Benim kaldığım oda geç bir saat olmasına rağmen, temizlenmemişti. Bir önceki müşterinin yatağı olduğu gibi duruyordu.  Yemek kokusu her tarafa sinmişti. Odalarda yerler yamuk, yataklar sert, perdeler kapanmıyordu!!! Hoş, gerlerde kalmış birine çok lüks gelebilir... Yineleyeceğim, otel bulabildiğimiz için şanslıydık... 2 gece buradayız!!!

Yemek öncesi sadece o bölgeye özgü polifonik müzik yapan bir grup otele gelerek bize mini bir konser verdi. Polifonik, çok sesli müzik anlamını taşıyormuş. Çok eskilerden kalma miras olduğundan, UNESCO Devam Ettirilen Miras listesine alınmış. Son derece ilginçti.


Geceyi yarı uyuyarak, yarı uyumayarak geçirdikten sonra sabah Ushguli'ye gitmek üzere 4x4 araçlarımıza binip zirveye tırmanmak üzere otelden ayrılıyoruz.

Gürcistan gezisinin ilk yüzük taşlarından biri olan o yerleşimi ayrıca yazmadan önce yoldan manzaralar.


Çok güzeldiniz.


İlk kule evler.... Onların hikayeleri yarın



Memlekete bahar yeni geliyor


Geçmişleri 11ci yüzyıla dayanan kule evler.


Sağlı sollu akıntıların olduğu nehirler, ahşap köprüler, çitler...  hiç sevmem bunları fotoğraflamayı!!


Yolda karşımıza çıkan son 2 örneği de gördükten sonra işte Ushguli karşımızda...

Bir sonraki yazımda....

İyi kalın, sağlıkta kalın..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder