Adalar topluluğunda beni en çok etkileyen Lanzarote'deki son günümüz. Akşam üstü Büyük Kanarya Adası'na uçacağız.
Güne Los Verdes Mağarası'nı gezerek başlıyoruz. Burası Curano volkanı tarafından oluşturulmuş dünyanın en güzel mağaralarından biri olarak tanımlanıyor. En az 16 Jameos - aralık veya ağız - aracılığıyla başka mağaralara geçiş sağlanıyor.
Basık ve karanlık alanlardan hoşlanmadığımdan ben içeri girmedim. En az 1 saat içeride kalınacağını öğrendiğimde tümden vazgeçtim.
Mağaranın girişi.
Grup içinde dolaşırken ben dışarıda fotoğraf çektim.
Volkanik topraklarda doğal bitki örtüsü.
Yeşil mişikler.
Sırada César Manrique'in adada çok amaçlı kullanım için yaptırdığı merkez var: Jameos del Aqua
Adamı hala küçümsemeye devam ettiğimden özentisiz bir başka fotoğrafı.... Kendisinden özür diliyorum!!!
Burası da Los Verdes Mağarası gibi La Curano volkanının patlaması sonucu oluşmuş volkanik bir tünel. Denize en yakın yerde bulunuyor.
Düzenlenmiş son haliyle César Manrique'in en başarılı ve yaratıcı eserlerinin başında yer alıyor.
Görseller.
Girişten bir detay.
İçerisi tamamen karanlık, tek aydınlatma tünelin ağzı olan bir doğal havuz. İçinde kör yengeçler. Suya baktığınızda ışıl ışıl parlıyor.
Gölün iki yanındaki yürüme parkurundan geçerek karşı kıyıya geliniyor.
Karşıdan görülmeyen ancak gölü geçtikten sonra varlığını size hissettiren bir "yaşam" alanına varılıyor. Doğal ortama tamamen uyumlu turuncu/beyaz koltuklar, masalar... bir bar.. kahve vs içmek için sizi bekliyor. İnsan çarpılıyor gerçekten.
Sonra bir kademe daha tırmınılıyor yine karanlığın içinden. Ve....
Bir an önce aydınlığa mı çıksam, yoksa lütfen lütfen biraz daha şu manzarayı mı içselleştirsem duyguları arasında gidip gidip geliyorsunuz.
Sonunda aydınlığa çıktığınızda... serap dedikleri böyle bir şey olmalı.
Bir başka doğal havuz. Bu sefer açık havada. Etrafında oturulacak banklar. Peyzaj çalışmalarını anlatmaya kelimeler yetmez.
Aralarda bir yerlerde bunları görüyorsunuz. Sen neymişsin yahu Sayın Manrique...
Çıkışa yaklaşmak üzereyken dönüp dönüp deklanşöre basıyorum.
Rotamız bir başka César Manriqe eseri olan Mirador del Rio
Google'dan indirilmiş Césare Manrique'e ait çalışma.
Burası 475 metre yüksekliğinde bir platform. 1974 yılında Manrique tarafından kendi tarzının yansımasıyla vücut bulur. Korkuluklarla çevrili bir kafe, hediyelik eşya dükkanı ve lava kayalarıyla bütünleşen büyük bir platformdan oluşur. Eski zamanlarda gemilerin giriş çıkışının gözlendiği yermiş. Doktor Who ve Planet of Fire gibi diziler burada çekilmiş.
Giriş bölümü
Tavanda bunlardan 2 tane var. Manriqe tasarımı lambalar.
Detaylar. Olağanüstü bir adam. İkinci günün sonunda kabul ettim :)
Platformdan volkanik kayalar
Üstünde yaşam olmayan La Graciosa Adası
Son durağımız bu dahinin ismini verdiği vakıf tarafından müzeye dönüştürülmüş evi olacak.
Müze evinin önünde başka bir şey görseydim, çok şaşırırdım.
Artık bunlara bir anlam yüklemeye çalışmaktan vazgeçmem gerekiyor.
Neler düşünüp yarattığını da çok merak ediyorum ama...
Yine bir havuz.
Kayaların içinden akan bir su.....
Oradan oraya yürürken karşınıza çıkanlar.
Sizce de bir kırmızı ve turuncu renk takıntısı yok mu?
Hiç yakıştıramadığım tuvalet işaretleri... kendisinden daha fütürist bir yaklaşım beklerdim!!
Neyse, çerçevelenmiş bir eseri.
Gezerken kaybolmamak mümkün değil. Kaybolmuşken de bu tür şeylere rast gelmemek tabii ki.
1919 doğumlu sanatçı 1999 yılında bir otomobil kazasında hayatını kaybetmiş.
Hemen toparlanıp geç öğle yemeği için limana indik. Marin Yat Klüb'de çok güzel bir yemekten sonra son durağımız olacak olan Büyük Kanarya Adası'na uçmak üzere alana geldik.
Lanzarote Adası kesinlikle görülmeye değer.
Bütün adalar içinde beni en çok etkileyen yer burası oldu. Ancak konaklama açısından da en zayıf halkaydı. Hotel Las Costas konum itibarıyla muhteşemdi. Ancak fazla yazlık bir oteldi.
İyi kalın, sağlıkta kalın.
Güne Los Verdes Mağarası'nı gezerek başlıyoruz. Burası Curano volkanı tarafından oluşturulmuş dünyanın en güzel mağaralarından biri olarak tanımlanıyor. En az 16 Jameos - aralık veya ağız - aracılığıyla başka mağaralara geçiş sağlanıyor.
Basık ve karanlık alanlardan hoşlanmadığımdan ben içeri girmedim. En az 1 saat içeride kalınacağını öğrendiğimde tümden vazgeçtim.
Mağaranın girişi.
Grup içinde dolaşırken ben dışarıda fotoğraf çektim.
Volkanik topraklarda doğal bitki örtüsü.
Yeşil mişikler.
Sırada César Manrique'in adada çok amaçlı kullanım için yaptırdığı merkez var: Jameos del Aqua
Adamı hala küçümsemeye devam ettiğimden özentisiz bir başka fotoğrafı.... Kendisinden özür diliyorum!!!
Burası da Los Verdes Mağarası gibi La Curano volkanının patlaması sonucu oluşmuş volkanik bir tünel. Denize en yakın yerde bulunuyor.
Düzenlenmiş son haliyle César Manrique'in en başarılı ve yaratıcı eserlerinin başında yer alıyor.
Görseller.
Girişten bir detay.
İçerisi tamamen karanlık, tek aydınlatma tünelin ağzı olan bir doğal havuz. İçinde kör yengeçler. Suya baktığınızda ışıl ışıl parlıyor.
Gölün iki yanındaki yürüme parkurundan geçerek karşı kıyıya geliniyor.
Karşıdan görülmeyen ancak gölü geçtikten sonra varlığını size hissettiren bir "yaşam" alanına varılıyor. Doğal ortama tamamen uyumlu turuncu/beyaz koltuklar, masalar... bir bar.. kahve vs içmek için sizi bekliyor. İnsan çarpılıyor gerçekten.
Sonra bir kademe daha tırmınılıyor yine karanlığın içinden. Ve....
Bir an önce aydınlığa mı çıksam, yoksa lütfen lütfen biraz daha şu manzarayı mı içselleştirsem duyguları arasında gidip gidip geliyorsunuz.
Sonunda aydınlığa çıktığınızda... serap dedikleri böyle bir şey olmalı.
Bir başka doğal havuz. Bu sefer açık havada. Etrafında oturulacak banklar. Peyzaj çalışmalarını anlatmaya kelimeler yetmez.
Aralarda bir yerlerde bunları görüyorsunuz. Sen neymişsin yahu Sayın Manrique...
Çıkışa yaklaşmak üzereyken dönüp dönüp deklanşöre basıyorum.
Rotamız bir başka César Manriqe eseri olan Mirador del Rio
Google'dan indirilmiş Césare Manrique'e ait çalışma.
Burası 475 metre yüksekliğinde bir platform. 1974 yılında Manrique tarafından kendi tarzının yansımasıyla vücut bulur. Korkuluklarla çevrili bir kafe, hediyelik eşya dükkanı ve lava kayalarıyla bütünleşen büyük bir platformdan oluşur. Eski zamanlarda gemilerin giriş çıkışının gözlendiği yermiş. Doktor Who ve Planet of Fire gibi diziler burada çekilmiş.
Giriş bölümü
Tavanda bunlardan 2 tane var. Manriqe tasarımı lambalar.
Detaylar. Olağanüstü bir adam. İkinci günün sonunda kabul ettim :)
Platformdan volkanik kayalar
Üstünde yaşam olmayan La Graciosa Adası
Son durağımız bu dahinin ismini verdiği vakıf tarafından müzeye dönüştürülmüş evi olacak.
Müze evinin önünde başka bir şey görseydim, çok şaşırırdım.
Artık bunlara bir anlam yüklemeye çalışmaktan vazgeçmem gerekiyor.
Neler düşünüp yarattığını da çok merak ediyorum ama...
Yine bir havuz.
Kayaların içinden akan bir su.....
Oradan oraya yürürken karşınıza çıkanlar.
Sizce de bir kırmızı ve turuncu renk takıntısı yok mu?
Hiç yakıştıramadığım tuvalet işaretleri... kendisinden daha fütürist bir yaklaşım beklerdim!!
Neyse, çerçevelenmiş bir eseri.
Gezerken kaybolmamak mümkün değil. Kaybolmuşken de bu tür şeylere rast gelmemek tabii ki.
1919 doğumlu sanatçı 1999 yılında bir otomobil kazasında hayatını kaybetmiş.
Hemen toparlanıp geç öğle yemeği için limana indik. Marin Yat Klüb'de çok güzel bir yemekten sonra son durağımız olacak olan Büyük Kanarya Adası'na uçmak üzere alana geldik.
Lanzarote Adası kesinlikle görülmeye değer.
Bütün adalar içinde beni en çok etkileyen yer burası oldu. Ancak konaklama açısından da en zayıf halkaydı. Hotel Las Costas konum itibarıyla muhteşemdi. Ancak fazla yazlık bir oteldi.
İyi kalın, sağlıkta kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder