Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

10 Şubat 2017 Cuma

Dozza Kasabası

Ocak 2017 sonunda 4 günlüğüne bir arkadaşımla Bolonya'ya gittim. Hep yaptığımız gibi, gezimizin 2ci günü şehrin dışına çıkıp farklı yerleri de gördük. İşte onlardan biri de Dozza oldu.

Nasıl gideriz diye araştırırken, trenin olduğunu, ancak merkeze kadar gitmediğini, indiğimiz andan itibaren epey bir süre yürümek zorunda kalacağımızı, ve arada herhangi bir ulaşım aracının olmadığını anladık. Biz bunun üzerine otelin ayarladığı bir araçla gidip geri döndük.

Dozza Bolonya şehrinin güneyinde yer alıyor. Arabayla 45 dakikada ulaşılabilen bu minicik kasabanın en büyük ve tek özelliği boyalı duvarları. Belediye 2 yılda bir duvar boyama sanatçılarını davet edip büyük bir festival düzenliyor. Ortaya çıkan da olağanüstü görüntüler oluşturuyor.

Almanya'daki Neubeuern kasabasındaki boyamalar genelde çiçek üzerineyken, burada bir sınırlama getirilmeden her şey resmediliyor.

Birbirine bağlanan 2 "ana cadde" üzerinde sıralanmış her duvar, her ev iğne oyasıyla işlenmiş sanki.



Kasabanın girişindeki kale o bölgeye özgü "şişman" kuleden oluşuyor. Yerleşim yerine göre oldukça büyük sayılır.


Her eserin altında, yapanın adı ve yapılış tarihini belirleyen bir plaket var.





Bu eser kasabanın en tanınanı. Hangi blogu okusanız, ilk karşınıza çıkan bu kapı oluyor.


Ayak detayı.


Ahşap heykel



Her boş alanı değerlendirmişler.


Üçleme


Kapılara doyamam.


Evin girişi; bir tabure; bir posta kutusu ve bir kağıt poşet. Hayal gücüm poşette ekmek olduğunu söylüyor.


Duvarda ölü doğa. Neden olmasın, o da bir çeşit tuval.


Masa saksılar için kullanıyor; her halinden belli. Kahveni elinde tutabilirsin.


Seni seviyorum.....


Devasa boyutta bir kuş.


Hoş bir kadın... Bir evin girişinde.


Dümdüz, sapsade.


Az güzeldire bir örnek daha.


Pastel morlar, sarılar, eflatunlar.


2 caddenin birleştiği noktacık.


Bu da benim favorim. Yaratıcılığa şapka çıkardım. Sanatçı iyi uğraşmış.


İtalya'da katlara çıkan su borularını çok çok sevdim.


Dikkat kedi... Niye köpek değil ama....


Dragon bir duvarı baştan başa kaplamış. Rengarenk.

 Ana cadde!!


Dragonda detay.





Bunu da çok sevdim.


Kale varsa, surlar da olacak tabii ki.


64 numarada cam süsleme. Neden olmasın?


Ah bu kavisler, taş kaplama sokaklar




Acaba atladığım bir köşe, bir başka resim var mı diye 2 kere de dolaşsanız bile, eni topu 1.5 saatte işiniz bitmiş oluyor. Kahve kokusunu takip ettiğinizde bir sütunun arasına gizlenmiş pastahaneye ulaştınız demektir. Yemyeşil vadiye bakan salonda içeceğinizi yudumlarken, en az 80 yaşında, pembe tayyör giymiş şapkalı bir hanımefendiyle karşılaşabilir; yaş ortalamasının +100 olduğunu gözlemleyebilir, mutlu olursunuz.

İyi ki gittim, yaşadım, gördüm dediğim bir başka yerdi Dozza.

İşimiz umduğumuzdan da erken bitince bulunduğumuz yere en fazla 20 dakikalık mesafede bulunan Faenza kasabasına da uğrayalım dedik. Oranın da mezarlığı çok ünlüymüş.

Gerçekten de hayatımda bu kadar büyük, bakımlı bir yer görmemiştim. Galeri, galeri ve galeri... Sütunlar dahi gömüt olarak kullanılmış. Asıl görmek istediğim bölüm 2. Dünya Savaşı sırasında hayatlarını kaybeden İtalyan askerlerin gömülü olduğu bölümü gezmekti, ama bulamadık. Bizim italyancamız derdimizi anlatmaya yetmedi.



Mezarların bir kısmı yukarıdakiler gibi süslemeli, heykelli aile mezarlarıyken...



büyük bir bölümü küllerin konulduğu bölümler halinde kullanılmış. Büyüklüğü  beni çok etkiledi.


Bir asır yaşamak nasıl bir şey acaba....



Giriş kısmı bile etkileyici. Sanki Coloseum'a giriyorsun.... Sütunlar, kavisler...


Bölümlerden bir tanesinde gözüme ilişenler.

Böylecene yarım günde 2 yer görüp tekrardan Bolonya'ya geri döndük.

Faenza es geçilebilinir, ama yolunuzu Dozza'ya düşürmeye çalışın, pişman olmazsınız.

Diğer yazıma kadar, iyi kalın, sağlıkta kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder