Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

20 Nisan 2014 Pazar

Alaçatı'da Bir Sedirli Ev Var

Küçük Oteller kitabının önerisi üzerine üç yıl önce gittiğim Alaçatı Sedirli Ev, yılda en az bir kez olsun uğramak istediğim yerlerden biri oldu.

Sahibesi ve işletmecisi olan Zeynep, tek başına gerçekten çok keyifli bir iş kotarmış. Son yıllardaki popüler söylemle, kendinizi evinizde hissedeceksiniz, bu mekana cuk oturmuş. Burası ev havasında falan değil; tam bir ev. Bütün eşyalar ya aileden kalma, ya da antikacılardan toplanma.



Dış kapının önüne konulmuş iki adet sobanın saksı olarak kullanımı.


Giriş kapısının içeriden görüntüsü. Askılıkta şapkalar, şemsiyeler; kapı üstü rafında camlar....

Sonra kendinizi büyük, boydan boya camla kapanmış aydınlık bir salonda buluyorsunuz.






Gürül gürül yanan ve çok iyi çeken bir şömine. Bahar aylarında akşamları üç odun atmak iyi geliyor. Hem görsel hem de sıcaklık olarak.

Mekan sahibinin topladığı objeler salonun her köşesinde konular halinde toplanmış; kimileri duvarlarda, kimileri sehpa üzerinde.


El işi keseler



Bir bu kadar kaşığın daha varlığından söz ediyor...



Porselenler, bakırlar


Kendi kafasına göre çalışan saatler....



Kim bilir kime aittiler


Şömine üstündeki duvarda kapı tokmakları, kilitler, anahtarlar.


Otelin alt katında iki, üst katında ise beş odası var. Her odanın ismi ve dekorasyonu farklı.


Benim konakladığım odadaki takım annesinden kalmaymış. En az bir asırlık olduğunu söyledi. Duvardaki zeybek kıyafeti babasına aitmiş.


Rahmetli babasının o kıyafetli fotoğrafı da odanın bir duvarını süslüyordu.


Odanın cumbalı kısmında bir avize.


Odanın birinde cumbalı bölüme konulmuş kanepe


Yatak başına asılmış eski bir güzellik.




Bunlar ve daha niceleri.....


Giriş katında, kemerli duvarın arkasında uzun masası. Dışarıda oturulamayacak havalarda kahvaltı bu masada hep beraber ediliyor. Reçellerinin kendi yapımları olduğunu yazmıyorum bile!! Uzun masa, uzun sohbetler, uzun bir kahvaltı, ve uzun akşam yemekleri.


Kütüphanedeki kitaplar arasında sevgili Püren'imin iki çevirisini görmek beni çook mutlu etti.




Havuz kısmı, bahçe, çardak, Zeynep'in kendi elleriyle hazırladığı harika Mochito; 5 o'clock tea ve beraberinde verdiği ev yapımı tatlı, tuzlular..


Karşı duvarda gezilerde çekilen fotoğraflardan demet demet örnekler.


Yazlık barı, yazlık uzun masası....



Yaz mevsiminde kahvaltı verdiği havuz başı takımları


Her yıl çiçek veren kaktüs

Sedirli Ev oda&kahvaltı bazında çalışıyorsa da, her gün mutfaktan Ege usulü bir şeyler çıkarıyor.

Geçen yılki Ot Festivali esnasında ilk kez denediğim "enginar dolmasını", ahh, olsa da yesem diye söylediğimde akşam önümde buldum....


Üstelik tarifini de verdiler...

Belli bir yaşın altında çocuk kabul etmeyen Sedirli Ev, Tripadvisor tarafından üç yıl üst üste Travellers' Choice seçilmiş. Özellikle yurt dışından gelen müdavimleri varmış.

İnanılmaz keyifli geçen Alaçatı Uçurtma Festivali'ne büyük destek veriyor.





İki yıl önceki festivalden makineme yakalanan onlarca kareden bir kaçı.

Alaçatı'nın mahşeri kalabalığına karışmak istemeyenlere - sadece beş dakikalık yürüme mesafesinde, dinginlik, huzur, sessizlik arayanlara gözüm kapalı önerebileceğim bir mekan.

Ki, otelin kapısından dışarı adım attığınızda Cumartesi günleri kurulan pazar tam sağınızda...

Çarşıya inip kalabalığa karışayım diyorsanız yol sizi eğlenceli ayrıntılar eşliğinde meydana götürüyor.


Bu zile basıp kaçmak istedim. Tıpkı çocukluğumdaki gibi...


Sezon hazırlıkları, hazırlıkları....


Hani hepimizin kırmızı panjurlu evi olacaktı...




Bu çiçeklerin plastik olduğunu görünce inanılmaz hayal kırıklığına uğradım.


Kırmızı karıncalar duvarlarda... Yıllar önce bir film izlemiştim; Yeşil Karıncaların Düş Gördüğü Yer; bana onu mu anımsattı ne..


Burası bir ev olsa, akşam serinliği çöktüğünde konu komşuyla çay içip, çekirdek çıttırdatıp, dedikodu yapılsa diye içimden geçirdim.



Bu kapı favorim.


Burada da yapılaşma çok. Ancak, en azından şimdilik, mimari doku bozulmamış. Betonarme, yüksek binalar ortada yoklar. İnşallah da olmazlar.
Alaçatı artık Çeşme'nin bir mahallesi olmuş. Belediyesi kapatılmış - belediye kapatılmaz ki... ne demem lazım acaba...Belediye feshedilmiş? Sanki daha iyi. Doğru kelimeyi, fiili bulduğumda bütün bu yazdıklarımı sileceğim. Şimdilik idare edile lütfen :)


Yolunuz o taraflara düşerse, otelinde konaklamasanız bile, bir çay içmeye, sohbet etmeye uğrayın derim. Üstünde önlüğüyle size her yıl kış mevsiminde en fazla üç kişiyle yaptığı gezilerini - geçen yıl üç ay Latin Amerika, bu yıl bir ay Katmandu, Nepal, Birmanya - keyifle anlatacaktır.

Çok kısa ve net yazdığı halde yoğunluktan bir türlü tamamlayamadığı gezi blogundan da söz etmem gerekir:
www.alacatiligezgin.blogspot.com

Benden de selam götürürseniz sevinirim.

İyi kalın, sağlıkta kalın.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder