Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

13 Ekim 2016 Perşembe

İsfahan

Kendi kendime, iyi ki İran'a gelmişim dediğim bir başka özellik, güzellik ve gezimizin son durağı olan İsfahan. İranlıların deyişiyle, İsfahan dünyanın yarısıdır. Safevi devrinde, şehrin en parlak döneminde sıkça söylenen bu söz, günümüzde değerinden hiçbir şey yitirmedi. İsfahan, hala İran'ın en güzel şehirlerinden birisi, hatta en güzeli. Anıtları, İslam dünyasının en güzelleri arasında sayılıyor.

Batı Asya'nın en büyük meydanı olan İmam Meydanı da yine bu şehirde ve UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi'ne alınmış.

14. yüzyılda muhtemelen İlhanlı Olcaytu döneminde yapılmış Pir-i Bakran Türbesi, Sulüs ve Kufi yazıları içeren inanılmaz güzellikteki "stükolara", yani alçı yoğunluklu süsleme sanatına, sahip bir yapı. Türbedeki bezemeler İran sanatının harikaları arasında gösterilmekte.


Yapılan işlem hiç basit bir şey değil. Kurumadan önce üstüne istediğin şekli vermen, istenilen yazıyı yazman gerekiyor.


Resmedeceksin....


Ayetler yazacaksın....


Yaptıranın hayat hikayesini anlatacaksın....





Bütün bunlar bittikten sonra boyaması kulağa ne kadar kolaymış gibi geliyor...


Boyaların hiç dökülmeden şu duvarda olduğu bir düşünün.


 

Bütün bu güzelliklere Mustafa Hoca'nın engin bilgisi ve anlatma heyecanı da eklenince sonuç olağanüstü oluyor.


Güvercin Kulesi....
Geçmişte İsfahan'ın dışındayken, şehrin gelişmesiyle kentin bir semti haline gelmiş bölgede çok iyi durumda karşımıza çıktı. Kapalı olduğundan içerisini göremedik; halk mimarisinin en iyi örneklerinden biri olduğu söyleniyor. Kerpiçten tuğlaların çok büyük ustalıkla üstüste yığılmasıyla ortaya çıkmış. Bu tuğlalar yüzlerce güvercin yuvası oluşturmuş. Zamanında bıraktıkları dışkılar toplanarak kavun ve asmada gübre olarak kullanılmış.

İran ezberimi bozdu deyip durdum hep. İsfahan'da bir Ermeni mahallesinin varlığı bile yeterli bence. Ülkedeki en önemli Ermeni yapısı olan Vank Katedrali de o mahallede yerini almış.



Yapının dışı çok sade.




İçerisi ise Tevrat ve İncil'de yer alan hikayelerin karşılaştırmalı olarak betimlendiği zengin resimlerle süslü olup, Müslüman Pers sanatı ile Hıristiyan Avrupa sanatının karma özelliklerini taşıyor. Ancak sanatçıların İsfahanlı Ermeniler mi yoksa o dönemde bölgede yaşayan Avrupalılar mı olduğu bilinmiyor.


Katedrale bağlı ek binalardan bir kesit.


Ülkedeki en iyi espresso kahvesini bu mahallede, bu mekanda içtik.


Aynı mahalleye bir heykelle veda ediyoruz.





Allahverdi Han veya Siosepol (33 kemer) köprüsü. İranlıların suyun kenarında ailecek oturdukları, çocukların eğlendikleri, içerideki kemerli bölümlerde genç aşıkların gözden uzak vakit geçirdikleri, gazellerin söylendiği şehrin en önemli köprüsü. Aynı zamanda küçük bir baraj olarak da kullanılıyor.

Köprüye ismini veren Allahverdi Han, aslında bir gürcü köleymiş. Daha sonra zekası ile Şah Abbas'ın dikkatini çekip güvenini kazanmayı bilmiş. Hükümdar tarafından çeşitli yöneticilik. görevleri verilen Allahverdi, başkomutanlık seviyesine kadar yükselmiş.

Ülkede gördüğümüz camilerin hepsi birbirinden güzel ve ihtişamlıydı.

Ancak.....

İsfahan'daki Cuma Cami - Mescid-i Cuma'nın yeri bambaşka. UNESCO Dünya Mirası listesine alınan cami, İslam mimari müzesi olarak görüle Dıştan dışa 20.000 m2 yüzölçümü ve büyüklü küçüklü 476 kubbesiyle bu eşsiz yapı İran'ın en büyük camisi.

55 x 65 metre boyutlarındaki avlu, İran'daki en büyük cami avlusu. Klasik Selçuklu planına uyan meydanın ortasında çok büyük bir havuzlu şadırvan bulunuyor.




Tuğla örmeli kubbeler beni büyüledi.