Dünyanın batısına, özellikle de Latin Amerika'ya seyahat etmeyi seven biri olarak geçen ay Ekvador, Kolombiya ve Venezuela'dan geldim.
Detaylara girmeden önce, genel bilgilendirme yapmak istedim.
Gezimiz 19 gün sürdü. Gezgin sayımız 23 olmakla birlikte, yerel rehberlerle zaman zaman 25'e kadar çıktı. Bu sayı, bu kadar gün için bence çok fazlaydı. Ki, kimsenin burnu bile kanamadan, en ufak bir tatsızlık yaşanmadan bitirildi. Zira kapalı bir gruptu. Herkes birbirini iyi tanıyordu.
Ama kalabalıktık.....
Türk Hava Yolları ile uçmayı tercih ettiğimizden ilk durağımızın - 12 saatliğine bile olsa - Buenos Aires olması çok işime geldi. O şehri, özellikle de La Boca mahallesini bir kere daha doya dola yaşamak istiyordum. Yaşadım.
Ekvador'da tam bir hafta geçirdik. Olağanüstüydü. Hele ki doğası. Bütün ülkeyi otobüsle gezdik. Harika otellerde kaldık. Çok keyifliydi.
İkinci durağımız Kolombiya oldu. Bu ülkenin uyuşturucuyla birlikte anılmasına çok üzüldük. Bu kadar renkli, kaliteli, geçmişine sadık olabileceğini hiç tahmin etmemiştim. Uyuşturucu imajını silmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Başaracaklardır, eminim.
Bogota ve Cartagena gezdiğimiz 2 şehirdi. Birer film stüdyosuydu her ikisi de. Evler, sokaklar, renkler, balkonlar, insanlar....
En kısa zamanda, bu güzel ülkeye tekrardan gitmek en büyük hayallerimden biri. Daha detaylı gezebilmeyı, daha doğal ortamını da yaşayabilmeyi çok istiyorum. Tek başıma.... Korkulacak bir ülke değil kesinlikle.
Gitmediyseniz, yolunuz mutlaka bir düşsün.
Ve Venezuela.. tüm gezinin en karanlık bölgesi Caracas oldu. Canaima Milli Parkı, geziye çıkışın ana temasıydı. Bana göre değildi.
Beni bilenler bilir... Para verdim, o kadar yok gittim, beğenmek zorundayım, insanı değilimdir. Beğendiğimi ne kadar açık ifade ediyorsam, beğenmediğimi de aynı şekilde yazar, söyler, çizerim. Ben Venezuela'yı sevmedim. Detayları, kendi nedenlerimi sırası geldiğinde yazacağım.
İstanbul'a dönüş için yine Türk Hava Yolları kullanıldığından, Caracas-Bogota-Sao Paulo arasını uçtuk.
Asıl sefilliği de orada yaşadık. Yorgun argın sabahın 06.30'unda otele geldik. Tamam, o saatte odalara çekilmenin olanaksız olduğunu hepimiz biliyoruz, ancak 6 saat lobide koltuklarda uyuklamanın da bir anlamı yoktu. Tur yetkililerinden hiç kimse masaya yumruğunu vurup da, sen 23 kişiyi bu şekilde bekletemezsin diyemedi. Veya, hemen bir otobüs ayarlayıp en azından 4 saatliğine bir şehir turu yapabilirdik, onu da beceremediler. Sao Paulo denince aklımda kalanlar o otel, hemen sağda bir büfe, sağdaki yolu devam edince bir Shell benzincisi - sigara vs satıyor... Hepsi bu.
Toplam 19 gün... 14 iç ve dış hat uçuşları, 1 kısa turistik tren yolculuğu, kanolar - binmedim...
Memlekete vardıktan sonra, geziyi kafamda yeniden yaşadığımda aklıma gelen ilk düşünce, Bogota'dan benim İstanbul'a dönmem gerektiği oldu. Ama bu da bir tecrübedir.
İkinci aklıma düşense... her gezimde beni mutlaka çok güldüren, şaşırtan bir olayı yaşamış olmamdır. Bu gezide öyle bir şey yaşamamışım. Şaşırıp kaldım....
Detaylar gün be gün gelecek....
Sağlıkta kalın.
Detaylara girmeden önce, genel bilgilendirme yapmak istedim.
Gezimiz 19 gün sürdü. Gezgin sayımız 23 olmakla birlikte, yerel rehberlerle zaman zaman 25'e kadar çıktı. Bu sayı, bu kadar gün için bence çok fazlaydı. Ki, kimsenin burnu bile kanamadan, en ufak bir tatsızlık yaşanmadan bitirildi. Zira kapalı bir gruptu. Herkes birbirini iyi tanıyordu.
Ama kalabalıktık.....
Türk Hava Yolları ile uçmayı tercih ettiğimizden ilk durağımızın - 12 saatliğine bile olsa - Buenos Aires olması çok işime geldi. O şehri, özellikle de La Boca mahallesini bir kere daha doya dola yaşamak istiyordum. Yaşadım.
Ekvador'da tam bir hafta geçirdik. Olağanüstüydü. Hele ki doğası. Bütün ülkeyi otobüsle gezdik. Harika otellerde kaldık. Çok keyifliydi.
İkinci durağımız Kolombiya oldu. Bu ülkenin uyuşturucuyla birlikte anılmasına çok üzüldük. Bu kadar renkli, kaliteli, geçmişine sadık olabileceğini hiç tahmin etmemiştim. Uyuşturucu imajını silmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Başaracaklardır, eminim.
Bogota ve Cartagena gezdiğimiz 2 şehirdi. Birer film stüdyosuydu her ikisi de. Evler, sokaklar, renkler, balkonlar, insanlar....
En kısa zamanda, bu güzel ülkeye tekrardan gitmek en büyük hayallerimden biri. Daha detaylı gezebilmeyı, daha doğal ortamını da yaşayabilmeyi çok istiyorum. Tek başıma.... Korkulacak bir ülke değil kesinlikle.
Gitmediyseniz, yolunuz mutlaka bir düşsün.
Ve Venezuela.. tüm gezinin en karanlık bölgesi Caracas oldu. Canaima Milli Parkı, geziye çıkışın ana temasıydı. Bana göre değildi.
Beni bilenler bilir... Para verdim, o kadar yok gittim, beğenmek zorundayım, insanı değilimdir. Beğendiğimi ne kadar açık ifade ediyorsam, beğenmediğimi de aynı şekilde yazar, söyler, çizerim. Ben Venezuela'yı sevmedim. Detayları, kendi nedenlerimi sırası geldiğinde yazacağım.
İstanbul'a dönüş için yine Türk Hava Yolları kullanıldığından, Caracas-Bogota-Sao Paulo arasını uçtuk.
Asıl sefilliği de orada yaşadık. Yorgun argın sabahın 06.30'unda otele geldik. Tamam, o saatte odalara çekilmenin olanaksız olduğunu hepimiz biliyoruz, ancak 6 saat lobide koltuklarda uyuklamanın da bir anlamı yoktu. Tur yetkililerinden hiç kimse masaya yumruğunu vurup da, sen 23 kişiyi bu şekilde bekletemezsin diyemedi. Veya, hemen bir otobüs ayarlayıp en azından 4 saatliğine bir şehir turu yapabilirdik, onu da beceremediler. Sao Paulo denince aklımda kalanlar o otel, hemen sağda bir büfe, sağdaki yolu devam edince bir Shell benzincisi - sigara vs satıyor... Hepsi bu.
Toplam 19 gün... 14 iç ve dış hat uçuşları, 1 kısa turistik tren yolculuğu, kanolar - binmedim...
Memlekete vardıktan sonra, geziyi kafamda yeniden yaşadığımda aklıma gelen ilk düşünce, Bogota'dan benim İstanbul'a dönmem gerektiği oldu. Ama bu da bir tecrübedir.
İkinci aklıma düşense... her gezimde beni mutlaka çok güldüren, şaşırtan bir olayı yaşamış olmamdır. Bu gezide öyle bir şey yaşamamışım. Şaşırıp kaldım....
Detaylar gün be gün gelecek....
Sağlıkta kalın.